30.6.10

http://fuckyeahtheuniverse.tumblr.com/archive

Hayatın Kaynağından bir Paragraf :) !

"İyilik ve kötülük kutupları açısından, iki kavram sunulmuştur ona. Biri bencillik, öbürü de hayırseverliktir. Bencilliğin anlamı başkaların kendisi için feda etmek olarak tarif edilmiştir. Hayırseverlik ise kendini başkaları için feda etmektir denmiştir. Bu durumda insan her iki halde de diğer insanlara bağlanmış, kendisine iki acıdan birini çekmesi söylenmiştir. Ya başkalarının uğruna kendisi acı çekecektir, ya da kendisi uğruna başkalarına acı çektirecektir. Sonunda insanoğlunun kendi acılarından zevk alması gerektiği de söylenince, tuzak iyice kapatılmıştır. İnsan artık mazoşizmi kendi ideali olarak kabul etmek zorunda kalmıştır, çünkü bunun karşısına ancak sadizm vardır. İnsanoğluna oynanan en küstahça oyun bu olmuştur. Bağımlılık ve acı çekme bu yolla hayatın temelleri haline getirilmiştir. Seçenekler kendini feda etmekle tahakküm etme arasında değildir. Seçenekler bağımsızlıkla bağımlılık arasındadır. Yaratıcının kuralı ya da elden düşmecinin kuralıdır. Bu temel bir sorundur. Bir ölüm kalım sorunudur. Yaratıcının kuralı, insanlığın var olmasını sağlayan mantıklı zihnin ihtiyaçları üzerine kurulmuştur. Elden düşmecinin kuralı ise sağ kalmayı beceremeyecek insanların ihtiyaçlarına dayalıdır. İnsanın bağımsız egosundan doğan her şey iyidir. İnsanın insana bağımlılığından doğan her şey kötüdür. Bencil kişi salt anlamda bakıldığında başkalarını feda eden kişi değildir. Başkalarını herhangi bir şekilde kullanma ihtiyacının üstüne çıkmış kişidir. Onun işlerliği, diğer insanların kanalıyla değildir. Birincil anlamda onlarla ilgilenmemektedir. Amacı da düşüncesi de arzuları da enerjisinin kaynağı da hep onların dışındadır. Bir başka kişi için var olmakta değildir. kimseden de kendisi için var olmasını istememektedir. İnsanlar arasında oluşabilecek tek kardeşlik, tek karşılıklı saygı bu yolla olabilir. "
Ayn Rand



“… buradaki insanların davranışında ileriyi görememek ve hayal gücü eksikliği de rol oynuyordu – anlık yaşadıkları için her şeyin her an değişebileceğini göremeyen, değişikliğe doymayan ve o sabırsızlıkla zamanı tüketen insanlar.”

Thomas Mann, Büyülü Dağ (c.2) s.31
Seven, sevileni Tanrısallaştırmıştır. Sevenin ondan başka hiçbir varlığım yokken deyişi bu nedenledir. Sevileni var etmek dolaysız bir ilişkinin ve bilinç sayesinde bilinçten arınmış sevginin ürünüdür. Sevilen bu haliyle katıksız sevendir. Sevilenin başka sevenlerinin olmasını anlamanın olanağı bu nedenle yoktur çünkü seven ‘ben’, sevilen ‘ben’de kendinden başka kimseyi görmez aslında. Dolayısıyla, bilinç bu anlamıyla ortadan kalkmış, sevilen ‘ben’ seven’in özneliği olmuştur. Sevilenin sevenin varlığında ‘var olması’ yani seveninde sevileninde aynı öz(ne)de olması bu nedenledir.
Sevilenin başka birileri tarafından sevilmeye başlaması, sevilenin seven özneye denk var oluşundan çıkıp nesneleşmiş (şeyleşmiş) olması demektir. Bu da sevmeyi bilinçe indirgemektir. Bilincin karşısında olan her ‘şey’ gibi sevilende nesneleşmiştir; ancak sevilenin ‘şey’ olma durumu, sevileni seven ‘diğer’lerinin varlığından ileri gelmektedir. Bu ‘şey’leştirme durumu, bilincin seven ve sevilene dışsal ‘şey’lere farkındalığıyla çakışıktır. Sevme durumundayken dışsal farkındalıklara kapalı olan sevenin bu çakışmayı farketmesiyle, diğer sevme durumlarını olanaksız bulmasıda doğal olarak olanaktır, olanaklıdır. Sevilenin temsili dışarda değil sevendedir, aslında sevende zaten solipsisttir. Sevilen sevendir; seven için, sevileni seven diğerlerinin varlıklarının mümkün olmayışı işte bu nedenledir. Aslında Tanrı'nın ve Tanrısallaşmış sevilenin varlığı gibi, sevileni seven diğer sevenlerin olamayacak oluşuda solipsist sevenin Descartes'çı işgüzarlığındandır....

zaman paradoksu

Tarih içinde zamanımızın paradoksunu şöyle sıralayabiliriz:
-Daha yüksek binalarımız, ama daha kısa sabrımız var;
-Daha geniş oto yollarımız, ama daha dar bakış açılarımız var.
-Daha çok harcıyoruz, ama daha az şeye sahibiz;
-Daha fazla satın alıyoruz, ama daha az hoşnut kalıyoruz.
-Daha büyük evlerimiz, ama daha küçük ailelerimiz;
-Daha çok ev gereçleri, ama daha az zamanımız var.
-Daha çok eğitimimiz, ama daha az sağduyumuz;
-Daha fazla bilgimiz, ama daha az bilgeliğimiz var.
-Daha çok uzmanımız, ama yine de daha çok sorunumuz;
-Daha çok ilacımız, ama daha az sağlığımız var.
-Çok fazla alkol ve sigara tüketiyoruz,
-Çok savurganca para harcıyoruz,
-Çok az gülüyoruz,
-Çok hızlı araba kullanıyor, çok çabuk kızıyoruz,
-Çok geç saatlere kadar oturuyor, çok yorgun kalkıyoruz,
-Çok az okuyor çok fazla TV izliyoruz ve çok ender şükrediyoruz.
-Mal varlıklarımızı çoğalttık, ama değerlerimizi azalttık.
-Çok konuşuyoruz, çok az seviyoruz ve çok sık nefret ediyoruz.
-Geçimimizi sağlamayı öğrendik, ama yaşam kurmayı öğrenemedik.
-Yaşamımıza yıllar kattık, ama yıllara yaşam katamadık.
-Aya gidip gelmeyi öğrendik, ama yeni komşumuzla karşılaşmak için caddenin karşısına geçmekte sorunumuz var.
-Dış Uzayı fethettik, ama iç dünyamızı edemedik.
-Daha büyük işler yaptık, ama daha iyi işler yapamadık.
-Havayı temizledik, ama ruhumuzu kirlettik.
-Atoma hükmettik, ama önyargılarımıza edemedik.
-Daha çok yazıyoruz, ama daha az öğreniyoruz.
-Daha çok plan yapıyoruz, daha az sonuca varıyoruz....
-Koşuşmayı öğrendik, ama beklemeyi öğrenemedik.
-Daha fazla bilgiyi depolamak, her zamankinden daha çok kopya çıkarmak için daha çok bilgisayarlar yapıyoruz, ama git gide daha az iletişim kuruyoruz.
-Zaman artık, hızlı hazırlanan ve yavaş sindirilen yiyeceklerin; büyük adamlar ve küçük karakterlerin;
yüksek kârlar ve sığ ilişkilerin zamanıdır.
-Günümüz artık, iki maaşın girdiği ama boşanmaların daha çok olduğu, daha süslü evler, ama dağılmış yuvaların olduğu günlerdir.
-Bu günler, hızlı seyahatler, kullanılıp atılan çocuk bezleri, yok edilen ahlakî değerler, bir gecelik ilişkiler, obez bedenler ve neşelendirmekten sakinleştirmeye hatta öldürmeye kadar her şeyi yapabilen hapların olduğu günlerdir.
-Vitrinlerde her şeyin sergilendiği, ama depolarda hiçbir şeyin olmadığı bir zamandayız...



GEORGE CARLİN ( 70-80'li yılların ünlü komedyeni)

Yerçekimi ve Tanrı'nın Lütfu

"Zaman, açıkçası yoktur (sınır olarak şimdinin dışında) ve buna rağmen biz zamana tabiyiz. Bu bizim durumumuzdur. Varolmayan şeye tabiyiz. İster edilgen olarak acı çekilen -fiziksel acı, bekleyiş, pişmanlık, vicdan azabı, korku gibi- zaman olsun, ister çekip çevrilen -düzen, yöntem, zorunluluk gibi- zaman olsun, her iki durumda da tabi olduğumuz şey var değildir. Ama itaatimiz vardır. Biz, gerçekdışı zincirlerle gerçekten bağlanmışız. Gerçekdışı olan zaman, her şeyi ve bizi gerçekdışılıkla örter.""Olmak ve sahip olmak. -İnsanın varlığı yoktur, yalnızca sahip olduğu vardır. İnsanın varlığı perdenin arkasında, doğaüstünün olduğu taraftadır. Kendisi hakkında bilebileceği şey, yalnızca koşulların ona verdiği şeydir. Ben benim için gizlidir (ve başkası için de); ben Tanrı tarafındadır, Tanrı'dadır, Tanrı'dır. Gururlu olmak, Tanrı olduğunu unutmaktır... Perde, insanın sefaletidir... 


Simone Weil....

güzel ! kedi :)

"Kedi sevmek, kedinin, kendisini seven (kendisinin de sevdiği) kişi karşısındaki umursamaz bağımsızlığını baştan kabul etmek demektir..." (Bilge Karasu)

Georges Perec

''Parçaları yerleştirenin her hareketi, bu parçaların üreticisi tarafından kendisinden önce tekrarlanmıştır; eline aldığı, incelediği, okşadığı her parça, denediği, bir kez daha denediği her kombinasyon, her dokunuş, her sezgi, her umut, her cesaretsizlik bir başkası tarafından kararlaştırılmış, hesaplanmış, incelenmiştir.''





Başlıca yapıtları
Les Choses, Şeyler(1965)
Un homme qui dort, Uyuyan Adam (1967)
La disparition, Kayboluş (1969)
La Boutique Obscure, Karanlık Butik (1973)
Especes d'espaces, Mekan Türleri (1974)
W, or, the Memory of Childhood, W, ya da Bir Çocukluk Hatırası (1975)
Tentative d'epuisement d'un lieu parisien, Bir Paris Mekanını Tüketme Girişimi (1975)
Alphabets, Alfabeler (1976)
Je me souviens, Anımsıyorum (1978)
La Vie mode d'emploi, Yaşam Kullanma Kılavuzu (1978)
Mots croises, Bulmacalar (1979)
La Cloture et autres poemes, Çit ve Diğer Şairler (1980)
Penser/Classer, Düşünmek/Sınıflandırmak (1981)
La disparition(
Kayboluş), yazarın dehasını ortaya koymaktadır. Hiç 'e' harfi kullanmadan 300 sayfa yazdığı kitap :)
İnsanlığı ve yaşadığı dünyayı her yapıtında yeniden keşfeden Perec, yazılarında bulmacalara, sözcük oyunlarına ve ironiye çokça yer vermiştir. Kendi yaşamından söz etmekte oldukça ketum olan yazarın her yapıtı aslında otobiyografiktir.



Çok daha fazlası için google da arama yapabilirsiniz YAŞAM KULLANMA KILAVUZUNU da tavsiye ediyorum !:)

Edgar Allan Poe - Morgue Sokağı Cinayeti

“Hayatlarının herhangi bir çağında, düşüncelerinin vardığı bir takım sonuçları nasıl elde ettiklerini araştırmamış, böyle sıralamalar yapmaktan tat almamış kimseler pek azdır. Bu iş çoğu zaman ilgi çekicidir; hele ilk olarak deneyenler, başlangıç noktasıyla sonuç arasındaki uzaklığı, birbirini tutmazlığı görünce pek şaşırırlar. Fransızın bu sözlerini dinlediğim, söylediklerinin hepsinin doğru olduğunu kabul etmek zorunda kaldığım sırada, ne derece büyük bir şaşkınlığa kapıldığımı, artık siz kestirin. …” s.20


“Bitkindim –ölecek gibiydim, uzun işkence beni bitirmişti; bağlarımı çözüp oturmama izin verdikleri zaman duygularımın benden ayrılıp gitmekte olduğunu hissettim. Yargı –o korkunç ölüm yargısı- kulaklarıma parçalanmadan gelen son kelimelerdi. Ondan sonra engizisyoncuların sesleri tek kelimesi bile anlaşılmayan düşsel bir uğultu içinde erimeye başladı. Bu uğultu ruhuma dönme düşüncesini getirdi –belki de bir değirmen dolabının çıkarttığı sesi andırdığı için böyle bir düşünceye kapılıyordum. Biraz sonra o da kesildi, hiçbir şey işitmez oldum. Gerçi bir zaman daha gördüm –ama nasıl her şey büyüterek! Kara binişli yargıçların dudaklarını gördüm. …” s.70


“Hiçbir şeyi doğru düzgün göremeyecek kadar şaşkın bir haldeydim. Gözüme sadece korkunç bir büyüklük, bir ululuk çarpmıştı. Biraz kendimi toparlayınca aşağılara doğru baktım. Kayığın suların üstündeki durumunu, kuyunun dibini görmeme engel olmuyordu. Dümdüz bir çizgi üzerinde ilerliyorduk. …”


“Tepedeki köpük kuşağından boşluğa ilk kayışımız, bizi epeyce aşağılara indirmişti; ama artık düşüşümüz o kadar hızlı olmuyordu. Durmadan dönüyor, dönüyorduk –öyle hiç değişmeyen, tek düzenli bir hareketle değil- kayığı bazen sadece birkaç yüz metre, bazen de burgacın bütün çevresi boyunca savuran –sersemletici sallanış ve sarsılışlarla dönüyorduk. …” s.120–121

Metal Gear Solid: Rising

Kojima'nın yeni MGS oyunu Rising, PC, PS3 ve X360 için geliştiriliyor. İlk olarak E3 fuarındaki Microsoft konferansında duyurulmasıyla büyük ilgi çeken yapım, merakla bekleniyor. Hideo Kojima ve ekibinin bir bölümü, PSP için geliştirilen MGS: Peace Walker ile ilgileniyordu. Bu ekip ayrıca MGS 4'te de görev almıştı. Şimdi ise Peace Walker'ın gelişim süreci tamamlandı ve sıra da Rising'e geldi. Şimdi Kojima Production, Rising ile ilgileniyor. Rising için ilk görüntülerin E3 fuarında gelmesi bekleniyor. PS3, Xbox 360 ve (sonunda) PC için hazırlanan oyun için henüz bir çıkış tarihi belirlenmiş değil...!

Yaratılışçıların çok sevdiği bir yöntem: Alıntı Sahtekarlığı

Asparagas gazeteciliği örneklendirmek için şöyle bir fıkra anlatılır:

Papa ilk kez New York'a gelir. Kendisine bir gazeteci tarafından sorulan ilk soru şu olur: "New York'un her yerinde genelevler olması konusunda ne düşünüyorsunuz?" Papa hayretle cevap verir; "New York'ta genelev mi var?" Ertesi gün gazetenin manşeti şöyledir: "Papa'nın ilk sorusu: New York'ta genelev var mı?" Bu aynı zamanda alıntı sahtekarlığının da tipik bir örneğidir.

Çarpıtarak ya da bağlamından kopartarak sahte alıntı yapma sanatı için, İngilizce'de "misquotation" terimi kullanılmaktadır. Bu yöntem gerek Hıristiyan gerek Müslümanyaratılışçı yazarların alet kutularındaki favori yöntemlerin başında gelmektedir. O kadar sihirli bir yöntemdir ki bu, onunla Darwin'e bile evrimin varolmadığını "itiraf" ettirebilirsiniz.

periyodik tablo-sadece bir teori



Periyoduk tablo Yaratılışçı bilim eleştirmenlerinin yöntemleriyle yorumlansaydı ne olurdu? Muhtemelen şöyle bir şey:
Periyodik Tablo- Dimitri Mendeleyev (İkieşli bir Rus)
-1902: bütün bir sütun eklediler
-1914: Tabloyu atom ağırlığı yerine atom sayısına göre yeniden düzenlediler
-1940'lar: iki satır eklediler.
-1923'ten beri 26 element eklediler, bu ne zaman duracak!
-Bazı bilim adamları helyum ve hidrojenin yerlerinin farklı olması gerektiğini düşünüyor.
UYARI: Periyodik tablo sadece bir teori. Teori sürekli değişiyor. Teori tartışmalı. Çocuklara alternatif teorileri de öğretin! (aşağıya bakınız)


Alternatif Teori
Toprak/Ateş/Hava/Su
Hakikat Değişmez!

28.6.10

Small is Beautiful: Ji Lee

OKUMALISINIZ !
http://www.thememagazine.com/stories/small-is-beautiful-ji-lee/

Dead Spaces,Parallel Worlds,Small is Beautiful
Koreli tasarımcının hayal gücünün sınırı olmadığını bir kez daha anlamış oldum

Azis Milana


Bulgaristan'nın sansasyönel süper starı afta sonu Bursa Suarede sahne aldı ve bizler de oaradydık eğlendik eğlenmedim desem yalan olurdu.İlginç şovlarıyla boy gösterdi sahneye girişi ve dansçıları iyiydi.Baştan başa şov adamı en doğru cümle bu olurdu.Gay olup olmadığı tartışılabilir her şey şöhret adına yapılıyormuş vs bunlar tabi beni ilgilendirmez ama şovun da bir sınırı var be kardeşim :) !? şu an burada yazmaya pek elim varmıyor ama az da olsa ( göğüslerini sıkması,mikrofonla bir şeyler yapması,seksapel hareketler ) gibi bir klibini paylaşacağım izlediğinizde az çok tahmin edebilirisiniz.Suare Muhacırland lilerle o gece coştu !
http://www.dailymotion.com/video/x3qp33_azis-zabravi-me_music
bülent ersoyumuza can kurban :)

25.6.10

bakış açısı


The Apple Logo Looks Like Half An Alien


book cover archive


I don't want to earn my living;I want to live. Oscar Wilde


Balzac, kalemini geliştirmek için evinin penceresinden gördüğü manzarayı 3000 gün boyunca 3000 farklı şekilde anlatmış.
"Gerçek olgunluk testi, kişinin kaç yaşında olduğuna değil; şehrin orta yerinde küloduyla uyanmaya verdiği tepkiye bakar" diyor Woody Allen.
W.Allen "Tanrı var mı bilmiyorum; eğer varsa umarım iyi bir mazereti de vardır" demiş. Mazereti var mı bilmiyorum, ama, sanırım biraz asabi.

biraz değişik...yerine göre bulunduğu ortamdan anında sıkılabilen ve kendini kilitleyebilen.film severim hele de animasyon,manga okumayı severim,kitap çok severim yorumlama konusunda bazen bayabiliyorum :) bilen arkadaşlarım ehh yetti be dedikelri oldu duydum !?azı özü severim,fazlalıklardan arınırım bu sayede huzurlu oluyorum,kalıyorum..her şeyden önce kendime güvenirim,zor alışırım,kolay unuturum,anında arkadaş edinemem,insanına göre davranırım,çok özel bir anım dışında anılarda yaşamam yeni anılar yaratmayı severim ,bildiğimi paylaşırım bilmediğimi öğrenirim,fikiriszlik sevmem,kafası karışık insanı hiç sevmem,her güne mutlu uyanmayı ve günümü mutlu bitirmeye çalışırım elimden geldiğince ,keşfedilmeyi sevmem ama keşfetmesini severim yorulmadığım sürece :)eastpaklerim,kitaplarım,filimlerim,animasyonlarım,babam ve dost dediklerim dostlarım vageçilmezlerim,sessizliği ve yalnızlığı severim,sevmeyi severim,ruhsuzluk sevmem....eeee !? kendimi seviyorum

24.6.10

hmm güzell !


alanına göre ayrılmış duvar etiketleri renk seçimide serbest :)
http://www.festiwall.net/kategori/yeniler.aspx

Morpheus


Morpheus.. Yunan mitolojisinde düşler tanrısıdır.. Babası uyku tanrısı hypnos ve annesi gece tanrıçası nyx'tir.. İnsanların rüyalarına girebilme onlara rüyalarında görünebilme yetisine sahiptir..

Ovidin metamorfozunda şöyle bahseder.. Morpheus rüyalardaki insan unsuruna odaklanmıştır.. Buna karşın kardeşleri phobetor hayvan unsurundan ve phantasos da cansız objelerden sorumludur.. Morpheus özellikle kralların ve kahramanların rüyalarından sorumludur.. Morpheusun kardeşi phobetor kabus,phantasos ise fantastik rüyalar gördürür..
Morfin eski adıyla morphium de adını Morpheus'tan ve onun rüya görmeye sebep olan gücünden alır.. Korku diye bildiğimiz 'fobi' adını kabus görmeye neden olan tanrı 'phobetor' dan alır, fantazi kavramıda yine morpheusun kardeşi olan 'phantasos' dan gelir..
Neil Gaiman'nın Sandman adlı çizgi romanının baş karakteridir :) Seviyorum !?

Kyoto Manga Müzesi

Atın içine beni yuh yani ! Japon halkına sesleniyorum iyiki var olmuşsunuz...Binlerce manganın sergilendiği müzede hoşunuza giden eserleri alıp okumak serbest.İnsanları her yerde görmek mümkün kadını,erkeği,genci,yaşlısı,çocuğu vs...herkesin elinde bir manga okunuyor şahsen bu manzarayı görmeyi isterdim ! Resimlere baktığınızda birbiriyle konuşan kişi görmek imkansız nedir bu manga sevdası.Japonları gerçekten seviyorum manga müzesi açmış olmaları bile sevilmeye yeter de artar.Gerçekten de Japonya ya gitmek farz oldu :) !



Ömrünü araştırmakla geçir. Dünyayı araştırmakla ne harcarsın?
Tanrıyı tanımak derindir..
Ey aptal ! Derin olan sensin ! Eğer bir derin varsa o da sensin ! Şems-i Tebrizi

23.6.10

Sığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor.
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar..
Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her sey susuyor. Anladım ki susan her şey derin ve heybetli…
Şems-i Tebrizi

Yola çıktıklarını, yolda bulduklarına değişirsen; yolunu kaybedersin !

Şems-i Tebrizi
Zamanımızın laneti bu, körlere gösteriyor deliler yolu !
W. Shakespeare(King Lear)

!

Kimbilir Kaç Kişi Seni Sevdi

Kimbilir kaç kişi senin zarif hallerini sevdi
Kaç kişi güzelliğini sevdi
Belki gerçek aşkla; belki değil

Ama bir tek kişi seni sevdi.
Bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi.

William Butler Yeats

Tersten Yaşamak

Can Yücel' den 

Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş seklidir.. 
Şüphesiz ki yaşamı tersten yasamak daha güzel, 
Hatta mükemmel olurdu. 
Nasıl mi ? 
Cami'de uyanıyorsunuz. Bir tahta 
sandık içersinde, Herkes karsınızda 
saf durmuş, iyiliğinize dua ediyor 
ve tüm haklar helal edilmiş 
vaziyette.tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı, 
Olgun ve ağırbaşlı olarak. 
Herkes etrafınızda, büyük bir 
İtibar, iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi 
Hazır.arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz. 
Doğar doğmaz devlet size 
maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı 
alıyorsunuz. Ne güzel, hazır maaş, hazır ev.... 
Altmışlı yaslara kadar hersek garanti, huzur 
içinde yaşıyorsunuz. Sağlığınız gittikçe düzeliyor, 
kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz. Bir gün 
çalışmak istiyorsunuz ve ise ilk başladığınız gün 
size hoş geldin hediyesi olarak bir plaket ve altın 
kol saati veriyor patronunuz.. Ve genel müdürlük 
veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir 
insan olarak ise başlıyorsunuz. Herkes karsınızda 
el pençe divan...vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler 
de başlıyor. Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz. 
Diğer hormonal aktiviteler artıyor, 
fevkalade.....aman ne güzel günler başlıyor... 
Derken bir gün patron size artık üniversiteye 
gitsen daha iyi olur diyor. Bu arada babanız ortaya 
çıkmış, "fazla çalıştın" diyor "artık eve dön, isi 
bırak, okumaya basla, harçlığın benden olsun..." keyfe 
bakar misiniz ? 
Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor. Ekmek elden, 
su gölden bir dönem başlıyor. Partiler, diskotekler, 
kızların sayısı artıyor. Derken Anne ve babanız sizi 
götürüp getirmeye başlıyor, araba kullanma derdi de yok 
artık.... 
Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, "evde otur, 
keyfine bak, oyuncaklarınla oyna" Diyorlar.. 
Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı 
bile Temizliyorlar, hatta bu durum alışkanlık yaratıyor 
ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz. 
Derken anneniz bir gün size süt verme 
kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor. 
Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde 
hazır. Bir gün karanlık ilik ve sıcak bir ortama 
giriyorsunuz. Beslenmek için ağzınızı açmaya 
dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor, 
sıcacık, yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir 
ortamda yasıyorsunuz. 
Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir 
hücre halini alıyorsunuz. 
Ve günün birinde müthiş bir 
Olayla hayatiniz bitiyor...

18.6.10

benim olucak cassette sneaker !

The Cassette, daha satışa başlamadan kendine bolca hayran toplamış, birbirinden güzel modellere sahip, yeni bir sneaker markası. Baptiste Clinet, Dany Allal adlı ikilinin yönetiminde tanıtımı yapılmıştır...ihtiyacım olan bir şey :)

http://www.thecassette.fr/

surface

YES!
Yönetmenliğini Varathit Uthaisri’nin yaptığı Surface adlı deneysel film, yapım tekniği ve kurgusuyla kent yaşamını yeraltından yansıtan değerli bir çalışma. Görsel ve işitsel komposizyonda obje ve insan eylemlerini etkileşime sokan bu film, alışık olmadığımız bir açıdan bize ilginç fikirler vermeyi başarıyor!

16.6.10

A Single Man


İzlemekte geç kaldığım filimlerden biri.Bugün nokta arayışı yaparak izlemem gerektiğine karar verdim ve izledim de...Yönetmenliğini Tom Ford un ilk defa yönetmen olarak yaptığı, başrollerinde Colin Firht ve Juliaane Moore un oynadığı, Christopher Isherwood un romanından uyarlanan,müzikleri ve görsel açıdan etkileyici şahane bir film.
George Falconer,yaşamını uzun süreden beri birlikte paylaştığı hayat arkadaşı Jimi kaybetmiştir.Onun ölümünün ardından George hayatın anlamını kaybettiğini hissetmektedir.Geçmişte yaşamaya başlayan ve geleceğe dair şüpheleri olan Georgun en iyi arkadaşı,kendisi gibi varlık problemleri ile boğuşan güzel Charleydir.Hayatını sorgulayan George günün sonunda yaşamanın anlamına varır.
Nefesimiz korkuyor diye arkadaşlarımızı kaybedeceğimizden korkmak,yaşlanıp yapayalnız kalacağımızdan korkmak ...
Not:Cam ev harika,kişiler harika :) kıyafetler harika,gözlükler zaten harika .....


15.6.10

Istanbul-Bound


Istanbul-Bound


yine yeniden


Natural Born Killers
Bir Oliver Stone filmi ya beğenirsin ya da beğenmezsin bir ortası olmayan film.Nedensiz izleyesim geldi ve izledim hoş vakit geçiridim :) Senaryosunu Oliver Stone hikayesini de Quentin Tarantino yazmış.Filmi her şekliyle güzel yapan şarkıları olmuştur giriş Leonard Cohen in waiting for the miracle ile başlar bitişine doğruda nine inch nails something ı cant never have ...müzik harikası bir film..Olabildiğince fazla insanı rahatsız eden bu filmin izlenmesi gerekir.Medyayı ve kollektif bilinçaltımızda oynadığı rolü yargılama açısındanda önemlidir.Oliver Stone nin şiddet kullanarak gerçekleştirdiği şiddet karşıtı film !



İlk 10 anime listem
1-Serial Experiments Lain
2-Naruto Shippuuden
3-Ergo Proxy
4-Claymore
5-Neon Genesis Evangelion
6-Death Note
7-Rurouni Kenshin
8-Fullmetal Alchemist
9-Hellsing Ultimate
10-Ghost in the Shell

Bleach,One Piece,Dr Gray-Man,Fullmetal Alchemist: Broterhood liste dışında :)
Dr gary-man i yarım bıraktım 100 küsürlü bölüm ,diğerleri ise hala devam ettikleri için başlamaya cesaret edemiyorum :( ! uzun vadeli Naruto Shippuuden şimdilik yeterli ...

naruto shippuuden





















159.u bölümü izledikten sonra animeyi bir süre izlememe kararı almıştım kendi içimde ne yaşadıysam yaşadım :) Kakashi öldüğü için protesto etmiştim öldüren de Pain oldu her iki karakteride seviyorum ikileme düştüm açıkçası . kendi protesto çabamı az önce kırmış oldum ve 5 bölüm birden izledim 165.bölümü bekliyorum :) naruto bilge moduna girip çıkıyor bakalım ne olucak paine karşı çok bekledim 9 kuyrukluyu-Kyuubi no youko ortaya çıkarmasını ama çıkmadı !
uzun episodeli olan animelere başlamayı bir yandan istiyorum bir yandan da istemiyorum gerçekten bağımlılık yaratıyor ve zamanım yok artık uzun vadelilere.şimdi yeni bir 24 bölümlük animeye başlıyacağım Clannad:After Story.Geriye dönüp baktığımda bayağı bir anime izlemişim devam da ediyorum :) süper bir şey zaten bu gidişle japoncayı da sökerim gibi :) ! eğlenceli bir dil....