13.8.10

Paprika

"Sence de internet ve rüyalar birbirine benzemiyor mu? Her ikisi de bastırılmış bilincin ortaya çıktığı yerler değil mi?"


Böyle bir diyalogun geçtiği herhangi bir filmin anında dikkatimi çekeceği kesin de, bu denli düşündürücü ve göz kamaştırıcı bir animasyon bekliyor muydum izlemeden önce? Kesinlikle hayır. Neye uğradığımı şaşırdığım bile söylenebilir.

Rüyaların kaydedilip bilgisayarda görsel olarak görülebildiği bir teknoloji ortaya çıkarıyor Japon bilim adamları ve "dc mini" adlı rüya aletinin çalınmasıyla işler çığrından çıkıyor. Polis dedektifinin rüyasıyla açılan film görselliğin tavan yapacağını daha ilk baştan izleyiciye haber veriyor. Rüya aleti dc miniyi çalanlarınların rüyaları kontrol ederek gerçekle-rüya ayrımını ortadan kaldırdıkları sahneler ise harikalar diyarından çıkmış gibi görünmekle beraber, insanoğlunun tanrıyı oynama hevesinin nelere sebep olacağı konusunda düşündürüyor. Görsel göndermeler, psikolojk göndermeler, sinema sevgisine göndermeler derken başdöndürücü bir hızla izleniyor Papurika (ya da Paprika). Özellikle lisedeyken amatör bir film çeken polis dedektifinin rüyalarında film sokağı gibi bir yerden geçtiği ve kendi çektiği filmle rüyalarının birleştiği bölümlerde film sevgisine göndermelerde bulunuluyor. Film içinde film, rüya içinde rüya diye adlandırılacak bir film Papurika.
Filme adını veren Papurika'nın genç bir bilim kadınının bilinçaltının bir ürünü mü, polis dedektifinin rüyalarının kadını mı, yoksa başka bir sembolik karakter mi olduğu tartışılır. Miyazaki usulü çizimlerden ziyade, bilim kurgu havası taşıyan bir anime Papurika. İçeriği ve kurgusuyla üstün bir zekanın ürünü olan bir animasyon olarak animasyonun hayal gücüyle birleştiğinde nasıl kullanılması ve nasıl olabileceğine dair ders gibi bir şey. Kısıtlı Hollywood hikayelerinin karşısında hayal gücünün sınırsızlığını kutluyor Japon animasyon yapımcıları.
Yok denecek kadar az diyalog, karikatürümsü tipler, harikulade Paris ve New York çizimleri, ayrıntılara verilen takdir etmesi bile yetmeyecek o değer, swing dönemini saygıyla anış ve bisiklet turunun en eğlenceli görüntüleri Les Triplettes de Belleville/Belleville'de Randevu deyince aklıma gelenler. Sylvain Chomet'nin zamanında yeteneksiz diye kovulup sonradan bu şaheserle ortaya çıkması kimilerine büyük bir ders vermiş olsa gerek.
Tek kelimeyle "muazzam" denebilir filme olsa olsa. Başka türlü filme olan sevgimi nasıl açıklayabilirim ki? Kelimeler sıradanlaştırmaktan öteye gitmez. Sevdiğiniz diğer animasyonlarla sizi hesaplaşmaya götürecek denli özgün, "bu izlediğim animasyonsa diğerleri neydi" dedirten bir lezizlik örneği. Büyükanne, köpek ve swing teyzelerini sevimsiz bulanlar, animasyonun içerdiği mizahı anlayamayanlar ya da tahammül edemeyenler de olacaktır eminim. Fransız usulü bakış açısına saygıyla yaklaşanlarla ise gönüldeş olduğumuz ortada. Minimalist anlatımla imgelerin bolluğunun birleştiği en güzel örnek olması ve her zamanki animasyonlardan farklı olması için bile izlenmesi gereken bir yapım.
http://www.sonyclassics.com/paprika/